Türk ve Türkçe sorunu
TC denilen ucubetin dil dedigi sacmalik Turklerin ‘millet ve devlet’ kurmaya başladıkları günden beri vardır. İçi boşaltılan, kültür ve tarih ile her türlü bağı koparılarak soysuzlaştırılan Türk anlamaz. Profesörü, yazarı, çizeri, öğrencisi, okuyanı, okumayanı anlamaz.
Zaten eğer Türk; Orhan Pamuk’u anlarsa bu; Türklük projesinin tamamen başarısız olduğu anlamına gelir. Türk geçmişi olmayan, tarihi, dili ve kültürü olmayandır. Türk geçmişinden, tarihinden utanan va atalarını inkar edendir. Türk atalarının kültürüne küfür eden ve kökenini eşine bile söylemekten korkan yaratıktır. Türk Osmanlıyı da bilmemek ve anlamamak zorundadır. Cahil olmak mecburiyetindedir.
Orhan Pamuk ise Osmanlı’yı yazıyor. Türklerin kendisinden beklentisi ve ‘sinsi’liğini sonraki bir yazıya bırakıyorum. Ama kaynağı, amacı ne olursa olsun Osmanlı tarihinden kesitler yazıyor. Tahrifat yapması veya gerçeği yazıyor olması, okuyanların anlamamasına neden olamaz. Türk oldukları için anlamıyorlar. Hafızaları silindiği ve Türklük dışında hiçbir şeye ‘kafaları basmadığı’ için anlamıyorlar. Yalçın Küçük’te anlamıyor. Küçük’ün büyük bir güvenle söz ettiği Fahir İz, Orhan Pamuğ’u ‘Türkçe’ okumadığı için anlıyor. Yalçın Küçük’ün Fahir İz’e duyduğu güven, İngilizcesinden ve Avrupa’nın bir Ünivrsitesinde dil ile uğraştığından dolayıdır.
Sorunun diğer kısmı Türkçe denilen şey ile ilgilidir. Devlet kurma iznini alan gurup; her şeyi değiştirme kararı aldı. Kuracakları şeylerden en önemlisi dil idi. Dil; insanların geçmişleri ve çevreleri ile bağlantılarnın en temel aracıdır. Türk oluşturma projesinin başarısı için, insanların; tarih, kültür, gelenek ve her türlü bağlarından koparılması gerekiyordu. Aptallaşmaları, dilsizleşmeleri gerekliydi. Öyle oldular. Sonra dilsizler topluluğuna dil kurdular.
Oysa dillerin gelişimi karar ile olmuyor. Dilin gelişimi çok uzun zaman alır. Dil; o çok uzun zaman içerisinde gelişir ve sürekli bir değişme ve gelişme içerisinde olur.
Diğer dillerden alınan ve çalınan kelimelerin, kuyruğuna ‘lak’, ‘luk’, çak’, ‘çuk’ ekleyerek kurdukları ‘dil’ ile edebiyat yapılmasını istiyorlar. Kemalistlerin başkalarından beklentisi bu. Sonuç istedikleri gibi olmadığı zaman da –eskiden habsediyor, öldürüyorlardı– küfür ediyorlar, ‘bilimsellike’ ye uygun yazmadığını söylüyorlar.
Bütün dillerin bir sözlü kısmı ve dönemi vardır. Şiir, hikaye, masal, detsanları vardır. Guruplar; yaşamlarını, geçmiş ile bağlarını sözlerde, seslerde, muhafaza ederek sonraki nesillere aktarmışlar. Dil’in kağıt ve benzeri maddeler üzerine çizilen kısmı, esasında çok önemli olmamıştır. Ama ister yazı denilen işaretler veya başka işaretler ile ifade edilen dil; gurubun tarih, kültür, yaşama tarzı, gelenek, bilim ve kendisini sonraki nesillere aktarma aracıdır.
Dil’in işaretlerini (ses, harf ve diğer işaretler) manadar kılan gurubun işaretlere verdiği ortak anlamdır. İşaretlerin; gurubun ortak anlayışını ifade etmesi çok uzun zaman alır. Asker komutu ile olmaz.
Türkçe denilen şey ise asker emri ile kurulmuş. Yaşanmamıştır. İnsanların yaşayarak anlam verdiği sözcük ve kavarmalara sahip değil. 30-40 yıllık sun’i (doğal olmayan) bir ömrü var, silah ile kurunuyor. Türkçe denilen şey, o şey ile konuşan insanların ortak anlayışını ifade etmiyor, ifade etmek için kurulmamış. Bir komut dili olarak kurulmuş ve kullanılmıştır. Dili kuranlar kendilerine göre ‘sözcük’lere anlam veriyor ve başkalarını –kendilerinin de bilmedikleri tarzda– anlamaya zorluyor. Türkçe ortak anlayışsızlığın ifadesi olmuştur. Cehalet aracıdır.
Türkçe’nin tarihi yoktur. Dünü yoktur, sözlü geçmişi yoktur, edebiyatı yoktur. Yaşanmış olayları ifade eden işaret ve simge kümelerine sahip değildir. Böyle bir şey ile edebi eser yazmak mümkün değil, Türk’ün edebi eserleri anlaması mümkün değil.
Türklerin Yaşar Kemal’i, Ahmet Arif’i anlamaları mümkün değil. Orhan Pamuk’u da anlamadıkalrını söylüyorlar, ‘seçkinleri’ söylüyor.
Türk için İnce Memet nedir? Eşkiya. Türk’ün; Yaşar Kemal’in Aşiret’in çözülüşünü anlatan romanlarını anlaması mümkün mü? Türk Ahmet Arif’in ‘kaçakçı’yı anlatan Otuzüç Kurşun’u anlayabilir mi?
O zaman iki önemli noktayı tesbit etmek gerekiyor.
1- Yaşar Kemal, Ahmet Arif, Orhan Pamuk, varsa başkaları, Türk dili edebiyatçısı değil. Bunlar Türkçe yazarı değil. Tercümandırlar. Türkler’in yabancı olduğu, hiç anlamadıkları olayları, ne anlama geldiği belli olmayan çok sınırlı sayıda, ‘sözcük’ denilen şeylere çevirmeye çalışıyorlar. Türk anlamıyor.
2- Yazılı veya sözlü, bir eser edebiyat ise Türkçe değil, Türkçe ise edebiyat değil.
0 Comments:
Een reactie posten
<< Home