zondag, oktober 08, 2006

Turkiye koseye sikisacak

Türk Adalet(sizlik) bakanı Cemil Çiçiek ve Türk Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın Celal Talebanîye duydukları öfkenin nedenleri ortaya çıkıyor. Cengiz Çandar bugünkü yazısında, YNK’nin Ankara temsilcisi Behroz Gelali’nin kendisini aradığını ve Türk devletinden bazı güçlerin PKK’nin ateşkes ilan etmesinin sağlanması için Celal Talebanî’den yardım istediklerini söylediğini yazıyor. Gelali’nin anlatıtıkları ve gelişmeler gösteriyor ki Mam Celal tekrar Türkleri iyice yatırmış. Türkler oyuna dahil olmak istiyorlardı ama oyuna dahil olmadan gol yemişler.
Cengiz Çandar Behroz Gelali ile yaptığı telefon görüşmesini şöyle yazıyor:
["Günaydın" bile demeden "İyilik yapmak istedik; kötülük bulduk" diye bağırarak makineli tüfek hızıyla konuşmasına başladı. Liderine Türkiye'den yönelen saldırılara çok öfkelenmişti ve "Bizden bunu yapmamızı isteyenler şimdi ağızlarını açmıyorlar. Hatta dahası Sayın Talabani'ye saldırıyorlar. Çıkıp, her şeyi ve herkesi isim isim açıklayacağım böyle devam ederse. Biz, bu işi kendi başımıza yapmadık. Türk yetkililerin isteği üzerine yaptık. Ben, işin içindeydim. Bütün bildiklerimi anlatacağım bu durumda.PKK, bugün toplanıyor; ateşkes kararını ilan edecek. İş, Türk yetkililerle kararlaştırıldığı gibi aynen ve adım adım ilerliyor. Bu durumda, Talabani'ye yönelik saldırılar neyin nesi oluyor?.."O noktada lafa girebildim. "Ateşkes ilan etti zaten" diyecek oldum. "Hayır" dedi, "O, Abdullah Öcalan'ın çağrısıydı.PKK yönetimi, Kandil'de toplanıyor ve Öcalan'ın çağrısını karara bağlayarak, ateşkes kararı alıyor. Bütün bunlar, adım adım önceden tasarlandı. Her şey önceden kararlaştırılan takvime doğru ilerliyor. Biz, Türk yetkililerin bizden istediklerini yaptık. Bu işe kendi başımıza girmedik. Dolayısıyla, bizden bunu isteyenlerin, tüm aşamalarından haberdar olanların ne susmaya ne Talabani'ye bu saldırıları yöneltmeye hakları yok."]
Gelali’nin özellikle altını çizdiği önemli bir nokta var. Gelali, ateşkes kararının Abdullah Öcaln’ın çağrısı üzerine PKK yönetimince alındığını söylüyor. Oysa Türklerin tepki duydukları nokta da bu dur. Türkler Abdullah Öcalan ve dolayısıyla Türkler’in bu işin içerisinde olmadığını biliyorlar. Yani ateşkes, tamamen Türkler’den bağımsız ve insiyatifleri dışında sağlandı. Türkler buna müthiş kızıyorlar. Önemlerini artmış gibi göstermek için Lübnan’a asker gönderme kararı alan Türkler, en güçlü oldukları alan ve en hakim oldukları PKK’yi de kaybetmiş olmanın hüsranını Kürt liderlere küfür ederek dışa vuruyorlar.
İşin diğer kısmı da Türklerin kandırılmış olmasıdır. Gelali Türk yetkililerin olaydan haberdar olduklarını söylüyor ve buraya kadar olan kısmı doğru olmalıdır.
O zaman problem nedir?
Problem, Türkler resmen ateşkese onay verdikten sonra ve işin içerisinde görünüyor olmalarına rağmen, olaya dahil edilmemiş olmalarıdır. Yani ne istekleri karşılanmış ve ne de gerçekten olaya müdahil olabilmişler. Gibi yapmakta usta olan Türkler bu kez gerçekten olayın içerisindymiş gibi görünürken, tamamen olayın dışında kalmışlar ve PKK üzerindeki etkilerini de yitirmiş bulunuyorlar. Yani Türklerin sözleri beş para etmemiş, ağırlıkları sıfır olmuştur.
Bu durumu bertaraf etmek için de ‘tecrit altında tecrit’ edilen Abdullah Öcalan’ı iki hafta üstüste avukatları ile görüştürmüşler ve Abdullah Öcalan’ın ateşkes çağrısı yapmasını sağlamışlar. Ama Celal Talebanî bunun önlemini almıştı ve PKK’nin ne zaman ateşkes ilan edeceğini daha önce söylemişti.
Nefel sitesi dünkü bir haberinde sağlanan ateşkesin Abdullah Öcalan’ın çağrısından önce sağlandığını ve bunu Kürdistan hükümeti yetkililerinin doğruladığını yazmıştı. ABD yetkilileri ve Kürdistan Hükümeti’nin ortak çabaları sonucu ateşkes sağlanmış ve Türklerin bunda hiçbir insiyatifi olmamıştır.
Bu durumun Türkler açısından önemli olan bir kısmı da ABD’nin de işin içerisinde olmasıdır. Bunu farkeden Türkler, kordinatör Joseph Ralston ile Edip Başer arasındaki e-mail’ler ile durumu idare etmeğe çalışıyorlar. Asker gazetecileri Fikret Bila ve Murat Yetkin bugünkü yazılarında aynı konuyu aynı tarzda işlemişler.
Türkler içerisinde savaş’ın devam etmesinden yana olan güçlerin olduğu biliniyor ve ateşkesin sağlanmasından rahatsızlık duyanlar var. Bu güçler PKK adına eylem yapabilirler ama o zaman da Türkler, oyunu açık oynamak zorunda kalırlar.
Türkler’in insiyatifsiz kalmalarının nedeni de gene kendileridir. PKK kordinatörü Edip Başer bu göreve getirldikten hemen sonra Kürtler ile görüşmeyeceğini söylemişti. İşte Kürtler ile görüşmemenin sonucu budur. Bu sadeece PKK meselesinde değil, Türklerin atacağı her adımda böyle oalcaktır. Kürtlerin onayını almadan, Kürtler ile anlaşmadan attıkları her adımda hüsran ile karşılaycaklar.