dinsdag, oktober 10, 2006

Kürdistan sorunu, ulusal bir sorundur. Toprak sorunudur. Bagimsizlik sorunudur.

„Kürt sorunu“ savunucularinin karsi ciktigi meselede budur. Onlar, Türk egemenlik sisteminin „Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlügünün“ resmi yaklasimin savunuculari olduklarindan, Kürdistan sorununu, toprak, bagimsizlik sorunu olmaktan cikarip bireysel haklar düzeyine indirgeyerek, bununda merkezi devlet düzeninde boy verecek demokrasi ile saglanacagi yaklasimlariyla Türk egemenlik sisteminin degirmenine ha bire „kardeslik“, „dostluk“ adina su tasimaktadirlar.
Her kim ki, Kürd milletinin ayrilma hakkini savunmuyorsa, bunun mücadelesini vermiyorsa, buna karsi cikip “birlik”, “kardeslik”, “dostluk” edabiyati yapip düsmani sevmemizin politikasini yapiyorsa bilinsin ki, bu cevreler dost degil, düsmandirlar.
Bir kere sunu net olarak ortaya cikarmak gerekiyor. Nedir Kürdistan sorunu? Kürdistan sorunun cözümü ne demektir? Kürdistan sorununun cözümü Kürd milletine ne saglayacaktir? Kürdistani egemenliginde bulunduran sömürgeci ülke halkina ne kazandiracaktir? Bu ve benzer sorulara cevap verildiginde Kürd milletinin tarihsel misyonuda kendiliginde ortaya cikmis olacaktir. Bu nedenle karmasiklastirilan Kürdistan sorununun ne demek oldugunu yeniden tanimlamak zaruruyeti dogmustur.
Kürd milleti, bugün hem kendisi, hem de bölge halklari icin önemli bir misyon yüklemistir. Nedir bu misyon? Her seyden önce bölgemizin tüm sorununlarina kaynaklik eden mevcut statükoya saldiran ve tasviyesine calisan Kürd milletidir. Eger bunu basarirsa ki, buna kuskumuz yoktur, Kürd milletini bagimsizlastiracagi gibi, bölge halklarinada demokrasiye ulasmanin zeminini yaratacaktir. Bölge halklarinin kurtulus öncüsü Kürd milleti olacaktir. Bölge halklarinin devrimcilesmesini sagliyacaktir. Bu az sey degildir.
Bölge halklari bugün cikarlarinin farkinda degildirler. Kendi cikarlarinin mücadelesini vermiyorlar. Kürd milletini egemenliginde tutan sömürgeci devletlerinin politikasinin destekleyicileri konumuna düsmüslerdir. Gerici halk konumundadirlar.
Bunun degismesi Kürd-Kürdistan´a dayatilan mevcut statükonun tasviyesine baglidir. Bu tarihsel görevide bugün tek basina Kürd milletinin dinamikleri omuzlamislardir. Bu onurlu isin oynayacagi rolü bugün gerici bölge halklari göremesede, yarin Kürd milletine minetarligini beyan edeceklerinden kusku duymamak gerekir. Cünkü Kürd milletinin mücadelesi kendi bagimsizligi ve özgürlügü icin oldugu kadar ayni zamanda bölge halklarinin kurtulus mücadelesi de demektir.
Kürd reformist hareketi, Kürd milletinin oynadigi tarihsel rolü bosa cikarmak icin olmasi gerekeni teryüz ederek sunmayi politika edinmistir. Onlara göre “Türkiye´ye demokrasi gelirse Kürt sorunuda cözülür”.
Kürd reformist hareketiin degisik renk ve tonlardaki aktörleri, böyle buyurur. Onlar, buyurur buyurmasinada kimsenin buna itibar etmesi zorunlulugu yoktur. Cünkü buyurmalarinda sömürgeci sistem adina bir seyler kotarma cabasi vardir. KUKM´in kendi zemininde örgütlenmesi ve mücadele etmesini bosa cikarma cabasi vardir.
KUKM´ni bosa cikarmak icin sigindigi “Türkiye´ye demokrasi gelirse Kürt sorunu cözülür” dedigi “tek care”ye baglar.Bunu mutlaklastirma ve sorunu burda bogma gizli emeli vardir.
Buna “sagduyu, tarihsel kardeslik, dostluk” vs. kulaga hos gelen argümanlar yüklemeleri de bu gercegi degistirmiyor. Kürdistan Bagimsizlikci hareketi, “bölücü” ve “terörist” olarak lanse edip sisteme yaranma girisimleri cirkincedir. Dahasi Türk egemenlik sisteminin kendilerine üslendirdikleri roleri geregidir.
Kürd reformist hareketi, varolus nedenine uygun davraniyor. Bir yanda Türk egemenligine bagliliklarini deklere ederken, diger yanda “Kürdlük” adina Kürdleri Türk egemenlik sistemine baglamanin binbir yol ve yöntemini devreye koyuyor. Türk egemenlik sisteminin Kürdistan´daki zoraki varligina, inkar ve imha politikasina mesruiyet kazandirmanin politikasini yapiyor.
Kürtleri tehdit ediyorlar.
Bu, ne demektir? Sömürgeci sistem, Kürdistan halkina katliama varan uygulamalar yapiyorsa haklidir demektir.
Onlara göre buna yol acan Bagimsizligi savunmak ve bunu da silahli mücadele ile kazanilacagi teori ve pratigidir.
Bu yaklasimda Kürdistan yurtseverligi ve Kürd milliyetciliginin zeresi yoktur ?
Bir taraftan Kürt ulusu ezilen bir ulustur, diyeceksin. Kürdistan isgal edilmistir diyeceksin. UKTH´ni savunuyorum diyeceksin. Kendinize yurtsever, demokrat diyeceksiniz
Fakat diger yanda Kürdistan halki ve politik gücleri Kürdistan´in Bagimsizligi icin örgütlenip mücadele ettigi zaman “olmaz” diyeceksin. Ortaliga cikip Türk ulusunu kastederek “Biz bu milletin esas unsuruyuz”, “Kimse ülkemizi bölemez. Ülkemizi bölmek isteyenler, sadece bir avuc bölücü terörist” deyip Kürdistan halki ve Bagimsizlikci gücleri TC devlet yetkilileri agziyla suclayacaksin.
Iste bu olmadi.
Degisik renk ve tondaki Kürd reformist hareketin yaklasimlarini mercek altina alin. Sunu net plarak göreceksiniz. Bu yaklasimlara göre Türk egemenlik sistemi masumdur.
Bununla neyi kotarmak istiyorlar? Bunlar acik ve nettir. Söylenenlerin tek bir anlami vardir. Bu da Türk egemenlik sisteminin yaklasim ve yaptirimlarini gizlemektir. Mevcut statükoya masumiyet yükleyerek Kürt ulusuna dayatilan statükonun sürgit devamini savunmaktir.
Türk devleti diye bir devlet var. Misak-i milli olarak tanimlanmis devlet sinirlari var. TBMM var. Anayasasi, bayragi ve ulusal marsi var. Milyonluk ordusu var. Ulusal dili ile egitimi ve kültürü var. Dahasi devlet olmanin tüm imkan ve avantajlari var.
Buna karsin Kürd milletine reva görülen inkar ve imha.
Tüm bunlar Kürd reformistleri icin bir sey ifade etmiyor. Her ne kadar varolan kurumlar Türk ile ifade edilmis olsada, Kürd reformistlerine göre bu kurumlar Kürdlerindirde.
Baksaniza “Biz bu milletin esas unsuruyuz”, Recep Tayyip Erdogan,“Kürtlerin ve Türklerin Basbakani” ilan edildigine göre demek ki, her ne kadar Türk ile tanimlasada, biz Kürdleri inkar ve imha etmeye calissalarda yinede bizimdir demeye devam edecekmisiz.
Bilinsin ki bu, Kürd milletine ihanet etmenin daniskasidir.
Isin tuhaf tarafi bu ihanetci yaklasimlar “Kürdlük” adina savunulur.
Yurtseverlik, milliytcilik olali beri belki bu kadar igdis edilmedi.
Bu ugursuz cevreler, her ne kadar sömürgeci sistemin kendilerine üslendirdikleri misyonu tüm birikim ve enerjileriyle halkimizi yanlisa sevketmeye calissalarda bundan basarili olamamaktadirlar. Olmalarida esyanin tabiatina aykiridir.
Hic kimse kendi aptalligini halkimiza atfetmesin. Halkimiz realisttir. Cünkü kendisine dayatilan statükonun neyini elinde aldigini ve bu statükonun degistirilmesi halinde ne kazanacagini cok iyi biliyor. Bunun mücadelesini veriyor.
Kürdistan´a bakin. Öyle gizli sakli bir isgal yok. Hersey aleni. Isgal acik ve kaba. Sömürgeci. Inkarci ve imhaci.
Bu kosullar altinda olan bir ulusun ne yapmasi gerekiyorsa Kürt ulusuda onu yapiyor. Elde silah savasiyor. “Ya Ölüm Ya Kürdistan” diyor.
Buna kim karsi cikarsa ciksin karsi-devrimcidir. Bu sag olur, sol olur önemli degildir.
Bir kez daha ifade ediyoruz.
“Kürt” reformist harekete gecit yok!