maandag, oktober 23, 2006

Türkler Joseph Ralston’un kol düğmelerinden nefret ediyor


DIYARBEKIR, 21/10 2006 — PKK Kordinatoru emekli general Joseph Ralston, Türklerin hedefi haline geldi. Ralston’un Atatürk armalı kol düğmeleri Türkleri çileden çıkarıyor. AKP’li Turhan Çömez, Joseph Ralston’un Atatürk resimli kol düğmeler ile Türkleri kandırmaya çalıştığını söyledi. Cevizkapuğu programına katılan Edip Başer de kordinasyon sistemi ile ilgili kuşkuları olduğunu söyledi. Hulki Cevizoğlu karşısında suçlu gibi duran Edip Başer görevi bırakma hazırlıklarını yapıyor olabilir. Türkler başından beri kordinasyon sistemine sıcak bakmıyorlardı ve süreci engellemek için çeşitli yolları deneyebilirler.
Türkler hertatarftan ve herkesten kuşku duyuyor. Kendileri ile ilgili pozitif konuşmalardan korkuyor ve kendilerine verilen desteğin altında ‘kötü niyet’ olduğuna inanıyorlar. Nitekim Orhan Pamuk’un Nobel edebiyat ödülünü almış olmasının altında derin ve kötü emellerin olduğuna inanıyorlar ve Türk medyası da bunun yoğun propagandasını yapıyor. Türk devlet’inin denetiminde geliştirilen bu propaganda sıradan insanları da etkiliyor.
Dün gece Ceviz Kapuğu programına katılan AKP Balıkesir milletvekili Turhan Çömez, ABD kordinatörü Joseph Ralston’un Türkleri kandırmak için Atatürk resimli kol düğmeleri kullandığını söyledi. Çömez daha önce, ASAM’ın düzenlediği bir toplantıda Joseph Ralston ile karşılaşmış ve çeşitli konularda eleştiri içerikli sorular sormuştu.
Ceviz Kabuğu programına katılan Türk tarafının PKK kordinatörü Edip Başer de her konuşmasında kendisini kurtarma çabası içerisindeydi. Edip Başer her konuda sanki kendisi karar veriyormuş gibi ve sanki onun üzerinde hükümet ve devlet mercisi yokmuş gibi ‘Eğer şöyle olmazsa çekilirim’ diyordu.
Oysa Edip Başer, Türk hükümeti ve Türk genelkurmay başkanlığı tarafından atanmış bir kişidir. Normal şartlarda ve ‘devlet gibi bir devlet’te’ sen yapmazsan başkaları yapar ve kendisine güle güle denilir. O çekilirse başka biri aynı görevi yürütür. Ama Türk devleti çözülme sürecini yaşadığı için, herkes kendisini kurtarmaya çalışıyor ve marjinal guruplar devleti etkilemeğe çalişıyor. Daha doğrusu her çete hakim olduğu alanda istediği gibi davranıyor. Öyle olmazsa Hulki Cevizoğlu ve Ümit Özdağ gibi marjinaller devlet yetkililerini ve Şükrü Elekdağ gibi poltikacıları sorguya çekemezlerdi.
Tabii Edip Başer’in de her Türk yetkilisi gibi çok önemli bir sorunu var. İstek ile güç arasındaki dengesizlik. Türk medyasının propagandası ve Türk yalanlarının etkisi ile, Türkler, kendilerini dev aynasında görüyor, ‘çıtayı’ yüksek tutuyorlar. Güçleri ise isteklerine takabül etmiyor ve her allanda çuvallıyor veya çuvvallanıyorlar.
İstek ile güç arasındaki dengesizlik arasında kalan bürokrat ve politikacıları, Ümit Özdağ ve Hulki Cevizoğlu gibi kişilerin hayalleri ile kısa bir süre bile olsa mutlu oluyor ve Türklerin gerçekten güç sahibi olduğunu zannediyorlar.
Oysa Ümit Özdağ ve gibilerinin strateji olarak pohpohladıkları şeyler hayal ürünüdür ve hasta kafaların ürettiği fikirlerdir. Uygulanması mümkün değil, praktiğe konulması ise Türk devletinin yıkılmasını sadece daha da yakınlaştırır.

Kürdistan sorunu, ulusal bir sorundur. Toprak sorunudur. Bagimsizlik sorunudur. „Kürt sorunu“ savunucularinin karsi ciktigi meselede budur. Onlar, Türk egemenlik sisteminin „Devletin ülkesi ve milletiyle b?lünmez bütünlügünün“ resmi yaklasimin savunuculari olduklarindan, Kürdistan sorununu, toprak, bagimsizlik sorunu olmaktan cikarip bireysel haklar düzeyine indirgeyerek, bununda merkezi devlet düzeninde boy verecek demokrasi ile saglanacagi yaklasimlariyla Türk egemenlik sisteminin degirmenine ha bire „kardeslik“, „dostluk“ adina su tasimaktadirlar.